28 Mart 2014 Cuma

NEVŞEHİR


IHLARA VADİSİ

Ihlara Vadisi, Hasandağı'volkanından püskürtülen lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan cemal şekilli bir vadidir. Melendiz çayı, milyonlarca yıllık bir sürecin sonunda, 14 kilometre uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 110 metreye ulaşan kanyon görünümlü bu vadiyi meydana getirmiştir. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen "Potamus Kapadukus" denilmekteydi.



14 km uzunluğunda ki vadi Ihlara'dan başlar, Selime'de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100 –150 m dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunmaktadır. Ihlara vadisi'nde kiliselerdeki süslemeler 6. yüzyılda başlayarak.13. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir.Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirine tünellerle bağlantılıdır adi boyunca yer alan kiliseler iki gruba ayrılabilir:
Ihlara'ya yakın olan kiliselerin duvar resimleri Kapadokya sanatından uzak, doğu etkisi taşırlar.Belisırma yakınında yer alanlar, Bizans tipi duvar resimleri ile süslüdür.
Ihlara Bölgesi'nde Bizans Dönemi'ne ait bilinen kitabelerin sayısı oldukça azdır.Belisırma köyüne 500 m uzaklıktaki Aziz George (Kırkdamaltı) Kilisesinde Selçuklu Sultanı II. Mesud (1282 -1305) ve Bizansimparatoru II. Andronikos'un adlarını içeren 13. yüzyıla ait fresk üzerine yazılmış bir kitabe bulunmaktadır.
Bu kitabe bölgeyi ellerinde bulunduran Selçukluların hoşgörülü yönetiminin varlığını kanıtlamaktadır.


Yılanlı Kilise

Kiliselerden sadece ikisinin tarihi tespit edilmiştir.
Direkli Kilise (976-1025)
Saint Georges (1283-1295) yıllarına aittir.
10. yüzyıl ortasında Bizans Toroslar ve Klikya bölgelerini geri almasıyla Ihlara bölgesinde yeni Kiliseler yapımıştır.
Bahaeddin Samanlığı Kilisesi
Sümbüllü Kilise
Direkli Kilise
11. yüzyıl başlarındaki Bizans sanatına örnek teşkil edenler:
Ala Kilise
Çanlı Kilise (Akhisar)
Karagedik Kilisesi
Eski kiliseler sonradan bazı Bizans tipi resimler de ilave edilmiştir.
Bu davranış, 11. yüzyılda Selçuk Türklerinin bölgeye gelmesiyle son bulur.
Fakat bölgedeki dini hayat devam eder. Bölgenen kilise hayatı 1924’deki nüfus mübadelesiyle son bulur.

Kaynakça: wikipedia


HACI BEKTAŞİ VELİ MÜZESİ 


 Asıl adı Muhammed bin Musa olan ve doğum ile ölüm tarihi kesin belli olmayan Hacı Bektaş-ı Veli’nin 1248-1337 tarihleri arasında yaşadığı sanılmaktadır. Nişaburludur. Çocukluğu ve gençliği Horasan’da geçmiş, Hoca Ahmet Yesevi ocağında felsefe, sosyal ve müspet ilimler öğrenimi görmüş ve daha sonra Anadolu’ya gelerek bugünkü Hacıbektaş ilçesinde bir dernek kurmuştur.



13. yüzyılda tamamlanmış olan Hacı Bektaş-ı Veli dergâhı, tarihsel süreç içinde birçok kere onarım görmüştür.Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan restorasyon projesi ile 1958-1964 yılları arasında onarılmış, 16 Ağustos 1964 tarihinde Etnografya Müzesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır. Müze binası plan bakımından üç ana bölümde incelenir.
Birinci Avlu: Eskiden nadar (at) avlusu da denilen bu bölüme güneydeki anıtsal görünümlü çatal kapıdan girilir. Avluda üçler çeşmesi denilen çeşme bulunmaktadır. Günümüze ulaşmayan at evi, ekmek evi, hamam, tuvalet, mihman evi ile çamaşırhane gibi hizmet birimleri bu avluda yer alıyordu.
İkinci Avlu: Eskiden Dergah Avlusu da denilen bu bölümde; üçgen alınlıklı ve sivri kemerli üçler kapısından girilir. Bu avlu içinde sırasına göre; Aslanlı Çeşme, Şevi, Baba Köşkü, Tekke Camii, ortada; havuz, solda; mihman evi, meydanevi, kibrevi, Dedebaba Köşkü bulunmaktadır.
Üçüncü Avlu: Eskiden Hazret Avlusu da denilen bu bölüme basık kemerli, yeşil kanatlı, altılar kapısından girilir. Bu avlu içinde Atatürk Köşesi, pirevi, Balım Sultan Türbesi ve hazine bulunmaktadır.


Kaynakaça.: www.nevsehirkulturturizm.gov.tr



DERİN KUYU YERALTI ŞEHRİ




 Tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, ilçenin eski bir yerleşim birimi olduğu, tarihinin M.Ö. 3000 yıllarına kadar ulaştığı sanılmaktadır. İlçenin eski adı, Malakopi, Melegobi ya da Melegobia' dır. Derinkuyu'nun ilk yerlileri Asur kolonilerine kadar uzanır. İz bırakanlar (dışarıda toprak altında) Romalılar, İlçe içerisinde ise Bizanslılar' dır. Tarih boyunca bu toplum dışarıdan gelenlerle kaynaşmış, ad ve din değiştirerek Kapadokya adını almıştır.Türkler 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra gelmeye başlamışlar, ilçenin doğusundaki Çekme, Kızılören, Şemşili, Bölören, Topaleyüp ve Melizlik yaylalarına yerleşerek hayvancılıkla geçimlerini sağlamaya çalışmışlardır. 1830'lu yıllarda Derinkuyu'da yeryüzünde konut olmadığı yaşlılarca söylenmektedir. Bugünkü adı olan Derinkuyu halkın içme suyunu 60-70 metre derinliğindeki kuyulardan temin etmesinden dolayı verilmiştir. Kapadokya'nın 36 yeraltı şehrinin en büyük yeraltı şehri olanDerinkuyu yeraltı şehri 1967 yılında turizme açılmış olup, 8 katlıdır. Yeraltında yakın zamana kadar faal olan dünyanın en eski akıl hastanesi mevcuttur.

Kaynakça: wikipedia


KAYMAKLI YERALTI ŞEHRİ 




Kaymaklı, Nevşehir iline bağlı bir beldedir. Nevşehir il merkezine 20 km uzaklıktadır. Nüfusu, 2000 yılı verilerine göre 5811 kişidir. 1951 yılında belde olmuştur.
Kaymakli'nin tarihi MÖ 3000 yılına kadar gitmektedir. Kaymaklı'nın Osmanlı kaynaklarında Rumca adı Enegüp olduğu belirtilmektedir. Geçmişte insanlar kendilerini savunmak için kaleler, yeraltı kentleri yapmışlardır. Yapılan bu yapılardan biri de bu beldede bulunan yeraltı kentidir.



Coğunluğu Nevşehir ili içerisinde kalan 25 bin kilometrelik bir alan içerisinde 200 civarında yeraltı kenti bulunmaktadır. Kapadokya bölgesi de denilen bu bölgenin kasaba ve köylerinde irili ufaklı birçok yeraltı kenti vardır. Kimler tarafından, ne zaman, ne için inşa edilmiştir, nasıl bir teknikle yapılmıştır, hangi topluluk ve kavimler yaşamışlardır bilinmemektedir. Bizans dönemine ait olanlar dışında yeraltı kentleri hakkında arkeolojik veri de yoktur. Karamanoğulları beyliği zamanında köye bir cami yaptırılmış olması Türkmen (Müslüman Türk) nüfusun o yıllarda kasabada bulunduğunu göstermektedir. Yapılan bu cami 20. yüzyılda yıkılıp yerine şimdiki Karamanoğlu Camii yapılmıştır. Bölge Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra, Nevşehir'li (Muşkara) Damat İbrahim paşanın Osmanlı sarayına damat olmasından sonra köye bazı hizmetler yapılmıştır. Damat İbrahim Paşa vezir olduktan sonra, Kasaba eşrafından Hacı Abdullah Ağa da aşçıbaşı olarak Osmanlı sarayına girmiştir. Bu dönemde Nevşehir'e yapılan Kurşunlu Camiden artan malzemeler ile Kaymaklı Kurşunlu Camii inşa edilmiş. Kasabaya su getirmek için su yolları yapılmıştır. Osmanlının son yıllarına kadar Rumlar ve Türklerin birlikte yaşadığı Kaymaklı' da nüfus değişimi sonrası (mübadele) balkanlardan gelen Türkler Kaymaklıya yerleşmiştir. Günümüzde nüfusun tamamı Türklerden oluşmakla beraber Kaymaklının aslen bir rum yerleşimi olması ve Türklerin parça parça gelip yerleşmesi sonucu baskın bir kültür oluşmamış farklı yerleşimlerden (dolayısıyla farklı boy ve oymaklardan) gelen Türkler Kaymaklıda birleşerek tamamen Türk kültürünün hakim olduğu gelenek ve görenekleri yaşatmışlardır.


Kaynakça: wikipedia


ÜRGÜP - GÖREME :





Milli Park orta Anadolu'nun Hasan Dağı-Erciyes Dağı volkanik bölgesinde kalmaktadır. Saha; platolar ovalar küçük dağ bitkileri, yüksek tepeler, alüvyonla dolmuş dere ve ırmak vadileri, drenaj havzaları ve erozyonlu dik yamaçlı vadilerde birbirinden ayrılan yüksek düzlüklerden oluşmuştur. 
Erciyes ve Hasan Dağının büyük volkanik konileri, kuzeyden Kızılırmak vadisinin bir kısmı, bazıları bazaltla kaplı aşınmış tüf yatakları araziye hakim özelliktedir. Alan; volkanik tüften oluşmuş ilgi çekici manzara yapısı içerisinde Bizans Kilise mimarisi ve dinsel sanat tarihinden önemli bir devri sergilemektedir. Bölgenin özelliklerinden burada yaşayanlar savaşların etkilerinden,merkezi idarenin otoritesinden uzak kalmayı başarabilmişlerdir.Ana ulaşım yollarına uzaklığı ve engebeli bir alan olması, gizlenmek isteyen veya dini inzivaya çekilenler için uygun korunma yeri olmuştur. Manastır hayatı 3. yüzyıl sonları ile 4. yüzyıl başlarında başlamış ve hızla yayılmıştır. Manastırlar, kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve keşiş hücreleri, depo ve şarap yapım yerleri bulunan mekanlar oyulmuş, duvar resimleri ile süslenmiştir.



Ayrıca saha içerisinde, Ürgüp, Avcılar, Üçhisar, Çavuşini, Yeni Zelve yerleşimleri, Göreme yöresinin geçmişteki kültürüne uygun tarım ve köy hayatını yansıtan tarihi ve doğal bütünlüğü sağlayan sahaları teşkil eder.Yukarıda anlatılan; Göreme’nin eşsiz jeomorfolojik oluşumu, estetik manzara yapısının görsel değeri ile tarihi ve etnolojik yapısı Milli Parkın kaynak zenginliğinin ana başlıkları sayılabilir.
Göreme Milli Parkı ; volkanik tüften oluşmuş ilgi çekici manzara yapısını oluşturan 'peribacaları' aynı zamanda Bizans kilise mimarisi ve dinsel sanat tarihini sergilemesi açısından başta görülmesi gerekli yerlerdendir.Ayrıca Ürgüp, Avcılar, Uçhisar, Çavuşini ve Yeni Zelve yerleşimleri, Göreme yöresinin geçmişteki kültürüne uygun tarım ve köy (kırsal) hayatını yansıtan yerleşimler olması nedeniyle ziyaretçilerin ilgisini çekecek niteliktedir.

Kaynakça: wikipedia

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder